İyot, tiroid hormonlarının üretiminde önemli bir rol oynar ve insan yaşamında büyük bir öneme sahiptir. İyot eksikliği ve aşırı tüketimi belirli nüfus gruplarında sıkça karşılaşılan sorunlardır. Ayrıca, tiroid hormonlarından bağımsız olarak, iyotun vücuttaki tiroid dışı organlar üzerinde de etkileri bulunmaktadır. Son zamanlarda gerçekleştirilen birçok klinik çalışma, iyot alımının metabolik sendrom, obezite, diyabet, yüksek tansiyon ve dislipidemi gibi metabolik bozukluklarla ilişkili olduğunu göstermektedir.

İyot, tiroid hormonlarının üretilmesine yardımcı olan ve diyabet, obezite, dislipidemi ve hipertansiyon gibi metabolik hastalıklarla ilişkili temel bir besin maddesidir.

Ancak bu ilişkilerin altında yatan süreçler bilinmemektedir. İyot, çeşitli doku ve organlarda bağışıklık düzenleyici, antioksidan ve farklılaştırıcı etkiler gösterir ve enerji metabolizmasının birincil düzenleyicileri olan tiroksin (T4) ve tri-iyodotironin (T3) seviyelerini değiştirir.

Hipertansiyon, abdominal obezite, hiperlipidemi ve hiperglisemiyi içeren metabolik sendrom (MetS) küresel olarak yaygındır ve kardiyovasküler hastalıklara, malignitelere ve ölüme yol açabilir. Oksidatif stres, kronik enflamatuar hastalıklar ve diyet değişiklikleri MetS için risk faktörleridir.

İyotun beslenme durumu, metabolik sendrom sıklığını kısmen açıklayabilir. İyot ve metabolizma arasındaki ilişki üzerine yapılacak daha fazla çalışma, iyotun rolünün daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunacak ve yeterli ve güvenilir bir iyot besleme standardını teşvik edecektir.

Yeni bir çalışmada araştırmacılar iyot seviyelerinin metabolik sağlık üzerindeki etkisini araştırdı.

Önerilen diyet iyot miktarı (RDA) 150 ila 299 μg/gün arasında değişmekte olup, orta düzeyde artan tüketim prostat ve meme kanseri riskini potansiyel olarak azaltmaktadır.

Kesitsel araştırmalar, idrar iyot konsantrasyonu (İİK) ile metabolik sendrom sıklığı arasında, düşük noktası 300 ila 499 μg/L olan U şeklinde bir ilişki olduğunu göstermektedir.

Koreli menopoz sonrası kadınlarda, deniz yosunu ve iyot tüketimi MetS insidansı ile ters korelasyon göstermiştir; ancak aşırı deniz yosunu alımı, lipoprotein lipaz geninin (LPL) TT ve TG genotiplerine sahip erkek MetS hastaları arasında olumsuz etkiler göstermiştir.

Çin’de yapılan araştırmalar, UIC seviyeleri ≥300 μg/L’ye ulaştığında merkezi yağlanmanın azaldığını göstermiştir. Randomize bir klinik çalışma, iyotu azaltılmış yosun tabletleri alan bireylerin vücut yağ yüzdesinin önemli ölçüde daha düşük olduğunu bulmuştur.

28 günlük plasebo kontrollü bir çalışma, fukoksantin deniz yosunu takviyesinin Japonya’nın obez sakinleri arasında bel çevresini, yağ kütlesini, viseral yağı, ağırlığı ve BMI’yi azalttığını keşfetmiştir. Bununla birlikte, üreme çağındaki Kolombiyalı kadınlar arasında mUIC’nin obezite ile pozitif bağlantılı olduğu gösterilmiştir.

TIDE çalışması, idrar iyot konsantrasyonu ile diyabet prevalansı arasındaki ilişki için U şeklinde bir eğri göstermiştir; daha yüksek ÜİK seviyeleri, tip 2 diyabet (T2DM) hastalığına yakalanma olasılığını artırmaktadır. Diabetes mellitus hastalarının ÜİK düzeyleri sağlıklı bireylere göre daha düşüktür.

Plasentadaki iyot içeriğinin artması gebe kadınlarda gebelik diyabetini azaltmaktadır. Çalışmada ayrıca UIC ile hipertansiyon prevalansı arasındaki korelasyonda U şeklinde bir eğri keşfedilmiş, iyot fazlası (IE) ve iyot yetersiz (IS) bölgelerdeki bireylerin kan basıncı değerlerinin daha yüksek olduğu görülmüştür. İyot eksikliği preeklampsi ve gebelikle ilişkili hipertansiyon için bir risk faktörüdür.

Araştırmalar ÜİK, hiperürisemi ve gut prevalansı arasında ters bir ilişki olduğunu göstermiştir. Boylamsal veriler, İD (ÜİK <100 μg/L) olan hastalar arasında daha yüksek ölüm oranları olduğunu ortaya koymuştur.

İyot tüketimi tavuklarda kan kolesterol seviyelerini yükseltebilir ve BaLB/c farelerinde hepatik steatoza neden olabilir. Farelerde, daha yüksek iyot tüketimi, tiroid hormon seviyelerini veya vücut ağırlığını etkilemeden lipid metabolizmasını geliştirmiştir.

İyotun metabolik etkilerinin altında yatan mekanizmalar

İyot antioksidatif, antimikrobiyal, immünomodülatör ve moleküler düzenleyici etkiler gösterir. İyot, bağırsak mikrobiyomunu restore etmek ve insülin direncini, obeziteyi ve metabolik sendrom parametrelerini azaltmak için patojenik ve faydalı bakterilerin oranını değiştirir.

İyot ayrıca reaktif oksijen türleri (ROS) gibi serbest radikallerin neden olduğu oksidatif ve endoplazmik retikulum stresini azaltarak enflamasyonu azaltır.

İyot, süperoksit dismutaz (SOD), katalaz (Cat) ve glutatyon peroksidaz (GSH-Px) gibi antioksidan enzimlerin aktivitelerini artırmak için Kelch benzeri ECH-ilişkili protein 1-NF-E2-ilişkili faktör 2 (KEAP1-NRF2) yolu üzerinde etki gösterir.

Ayrıca iyot, indüklenebilir nitrik oksit sentaz (iNOS) ve siklooksijenaz-2 (COX2) seviyelerini değiştirerek mitojenle aktive olan protein kinaz (MAPK) ve nükleer faktör kappa B (NF-κB) yolaklarını düzenleyerek kronik enflamasyonu azaltır ve metabolik sağlığı iyileştirir.

Mineral, kilo yönetimini ve adaptif termojenezi iyileştirmek için T4’ü biyolojik olarak aktif T3’e dönüştüren tip 2 deiyodinaz (D2) reseptörleri üzerinde etkilidir.

İyot ayrıca peroksizom proliferatör ile aktive olan reseptör-γ (PPARγ) reseptörleri ile etkileşime girerek adiposit farklılaşmasını, yağ asidi alımını ve insülin duyarlılığını artırarak glikoz metabolizmasını geliştirir.

Sonuçlar
Genel olarak, inceleme bulguları iyotun obezite, lipid metabolizması ve glikoz metabolizmasını etkilediğini göstermektedir. İyotun antioksidan, immünomodülatör, bağırsak onarıcı ve antimikrobiyal etkileri mineralin etkilerini açıklamaktadır.

İyot, insülin duyarlılığı veya metabolizmasındaki değişikliklerle ilgili oksidatif durumu düzenler. Bununla birlikte, iyot eksikliği ve kalıcı iyot fazlalığı tiroid hastalıkları riskini artırabilir.

Bu nedenle, iyot seviyelerinin nüfus düzeyinde uygun bir aralıkta tutulması kritik önem taşımaktadır. Gelecekteki prospektif çalışmalar ve mekanizma araştırmaları, kanıt destekli ve güvenli bir iyot beslenme standardı geliştirmelidir.

Kaynak:

https://www.frontiersin.org/articles/10.3389/fnut.2024.1346452/full